ABD’den Ortadoğu hamlesi | DefenceTurk
ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü Patrick Ryder, Ortadoğu’ya 900 askerî personelle birlikte çeşitli hava savunma sistemlerinin konuşlandırılacağını açıkladı.
ABD Savunma Bakanlığı’nın yapmış olduğu açıklamaya göre ABD Ordusu bünyesindeki yaklaşık 900 personel Ortadoğu bölgesine gönderilecek. “ABD’nin Ortadoğu’daki faaliyetleri; İsrail ve Hamas güçleri arasındaki çatışmalar devam ederken, İsrail’in savunma ihtiyaçlarını desteklemeye odaklanmış durumda.” ifadelerine yer verilen açıklamaya ek olarak hava savunma sistemlerinin de İsrail’in güvenliği için gönderileceği aktarıldı.
Açıklamayla ilgili olarak ABD Savunma Bakanlığı Sözcüsü olan Hava Kuvvetleri Tuğgenerali Patrick Ryder yaptığı bir konuşmada; yaklaşık 900 askerî personelin ABD Merkez Komutanlığı operasyon alanına konuşlanma sürecinde olduğunun altını çizdi. Ryder, konuşlandırılacak personellerin arasında daha önce konuşlanmaya hazırlık statüsüne alınmış olan ve Amerika’da konuşlandırılan kuvvetlerin de yer aldığını ve farklı üslerden seçildiğini aktardı.
Konuşlandırılacak personelle birlikte askerî ekipmanların da gönderileceğini söyleyen Ryder, Avenger hava savunma sistemlerinin ve Patriot hava savunma sistemlerinin Texas’tan Fort Bliss, Oklahoma’dan Fort Sill ve Kuzey Carolina’dan Fort Liberty üslerinden temin edileceğini aktardı. Sistemlerin ve personelin bölgesel caydırıcılık çabalarını desteklemesi ve ABD’nin bölgedeki yeteneklerini daha da güçlendirmesini amaçladığına da değinen Ryder, “Bu güçlerin belirli konuşlanma yerlerinden bahsetmeyeceğim, ancak İsrail’e gitmeyeceklerini doğrulayabilirim” ifadesine yer verdi.
Sözcü, 17-26 Ekim tarihleri arasında ABD ve koalisyon güçlerinin Irak’ta en az 12, Suriye’de ise 4 ayrı kez kamikaze İHA ve roketlerle saldırıya uğradığını söyledi. General, bu saldırıların sorumluluğunu üstlenen belirli gruplar hakkında bilgi vermek yerine “Bu grupların İran’la bağlantılı olduğunu biliyoruz.” açıklamasını yaptı.
Ryder, ABD Savunma Bakanı Lloyd J. Austin ile İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant’ın günlük telefon görüşmelerine devam ettiğini ve İsrail operasyonları ve İsrail’in askerî ihtiyaçları hakkında güncel bilgiler aldığını söyledi. General, “Görüşme sırasında Bakan Austin, Gazze’ye insani yardım ulaştırılabilmesinin sağlanmasının önemini yineledi ve İsrail’e sivillerin korunmasını sağlaması yönündeki çağrımızı yineledi.” dedi. Ayrıca ABD’nin hava savunma yeteneklerini daha da güçlendirmek ve vatandaşları roket saldırılarından korumak için İsrail’e iki adet Demir Kubbe sisteminin gönderileceğini de doğruladı.
İsrail ve Hamas arasındaki savaş bir yana, Ukrayna ve Rusya arasında devam etmekte olan savaşın da destekleneceği, Ryder tarafından doğrulandı. Bu bağlamda ABD’nin Ukrayna’nın acil güvenlik ihtiyaçlarını desteklemek için 150 milyon dolarlık bir askerî yardım paketi gönderildi. Konuyla ilgili olarak şu ifadeler kullanıldı:
“Bu, Ağustos 2021’den bu yana Savunma Bakanlığı stoklarından Ukrayna’ya 49. ekipman tedariği anlamına geliyor. Bu çok önemli güvenlik yardımı, Ukrayna’nın Rusya’nın devam eden saldırganlığına karşı koymasına ve bağımsızlık ve özgürlük mücadelesini sürdürmesine yardımcı olacak hava savunma yeteneklerini, topları, mühimmatı, tanksavar silahlarını ve diğer önemli yardımları içeriyor.”
İlgili Olarak
ABD’den İsrail için hava savunma hamlesi
ODTÜ Siyaset Bilimi ve Uluslararası ilişkiler bölümü öğrencisi. Savunma politikaları ve savunma sanayii meraklısı.
The Middle East has long been a volatile region, stricken with conflicts and power struggles. Amidst this backdrop, the United States has often been involved in the affairs of the Middle East, using its military and political influence to maintain stability and ensure its own interests are protected. Recently, the US has made a significant move in the region, marking yet another chapter in the complex relationship between the Middle East and the West.
The US move in question is a strategic one, aimed at consolidating its presence in the Middle East and countering the influence of its adversaries, such as Iran and Russia. This move is a culmination of several factors, including changing dynamics both within the region and in the broader global context.
One of the key drivers for this US move is the changing energy landscape. The Middle East has long been a major player in the global energy market, with its vast oil and gas reserves. However, with the rise of renewable energy sources and the gradual shift towards a low-carbon economy, the importance of Middle Eastern energy resources has diminished to some extent. This has created an opportunity for the US to reevaluate its stake in the region and explore new avenues for engagement.
Another factor influencing this move is the deteriorating security situation in the region. Ongoing conflicts in Syria, Iraq, Yemen, and other countries have created a power vacuum, allowing non-state actors such as ISIS to emerge and thrive. These developments pose a direct threat to US interests, particularly in terms of regional stability and the protection of its allies, such as Israel and Saudi Arabia.
Furthermore, the US is also viewing this move in the context of great power competition. In recent years, both Russia and China have been expanding their influence in the Middle East, through various economic and military agreements. This has raised concerns within the US about the potential for these adversaries to gain a foothold in a region that has historically been under American influence.
In light of these factors, the US is now pursuing a multi-faceted approach towards the Middle East, aimed at enhancing its military presence, forging new alliances, and leveraging its economic power. This approach involves a combination of measures such as increased arms sales, military training and advisory programs, and the establishment of military bases in strategic locations.
One example of this approach is the recent agreement between the US and Saudi Arabia to establish a military base in the northern part of the country. The base, which will host American troops and equipment, is seen as a response to the growing threat posed by Iran, as well as a means to ensure the security of global energy supplies.
Another example is the strengthening of ties between the US and Israel. The two countries have long been close allies, but recent years have seen an even tighter collaboration, especially in the field of defense technology. The US has provided Israel with advanced military equipment and technology, while Israel has shared its expertise in areas such as cyber security and drone technology.
It is important to note that the US move in the Middle East is not without its challenges and risks. The region is a complex web of ethnic, religious, and political rivalries, and any intervention carries the potential for unintended consequences. Moreover, there is also a risk of backlash from local populations, who may view increased US presence as an infringement on their sovereignty.
Nonetheless, the US appears determined to pursue its interests in the Middle East, and its recent moves reflect a shift in its approach towards the region. Whether this will lead to a lasting and positive impact remains to be seen, but one thing is clear – the power dynamics in the Middle East are once again changing, and the US is keen to ensure it remains a major player in the region’s future.
