
ISIS, el-Kaide, Taliban ve Hamas, Macaristan’ın sınırına yakın bu şehirlerde ve köylerde bulunuyor

Göçün Terör Tehdidi Taşıdığı Bildirildi
Geçtiğimiz hafta kısmen yayınlanan gizli servis raporu, Fidesz’in grup lideri Máté Kocsis’e göre, göç terör tehlikesini beraberinde getiriyor.
Kocsis, daha önce de ISIS, el-Kaide, Hamas ve Taliban’ın Macaristan’ın kuzey Sırbistan ve kuzey Voyvodina köylerinde ve şehirlerinde bulunduğunu doğruladı. Ayrıca, Taliban gizli servisi, Afgan insan kaçakçılarının faaliyetlerini kontrolü altına aldı. Macaristan’da faaliyet gösteren Sırbistan’daki bir haber kaynağı olan Délhír bildirdi.
Macar gizli servisinin raporu, durumun ciddiyetini halka açıkça gösteriyor, Kocsis, “Brüksel’in izlediği göç politikası”nın acilen ortadan kaldırılması gerektiğini ve terörizmle mücadele için her türlü önlemin alınması gerektiğini söyledi.
Kocsis, Macar-Sırp sınırında faaliyet gösteren insan kaçakçılığı ağının terör örgütlerinin kontrolünde olduğunu belirtti. Taliban hükümetiyle ilişkili kişilerin geçmişte terör eylemleri gerçekleştiren dünyaca tanınan terör örgütlerinin temsilcilerinin Macaristan’ın güney sınırında bulunduğu bir “acı gerçek değil, abartı olmayan bir gerçek,” dedi. “Kabil ve Gazze’den buraya gelen teröristler, insan kaçakçılarının kimlerin, ne kadar para karşılığında ve hangi rotada buraya gelmesi gerektiğine karar veriyor,” diye ekledi.
İnsan kaçakçılığından elde edilen gelirin suikastları ve terör eylemlerini finanse etmek için harcandığını belirten Kocsis, fiziksel sınırın kaçak göçmenler tarafından zarar gördüğünü ve sınır korumalarının da tehlikede olduğunu, silahlarla atışa maruz kaldıklarını belirtti. “Maalesef yasal sınır koruma da tehlikede çünkü Brüksel liderliği, göç anlaşmasını tekrar gündeme getirdi ve göçmenlerin zorunlu olarak yeniden dağıtılmasını ve göçmen gettolarının ‘oluşturulmasını’ talep etti,” diye ekledi.
Macaristan’ın bu politikalara son 8 yılda direndiğini ve bu duruşu nedeniyle birçok kınama ve ceza aldığını belirten Kocsis, bunun Macar çıkarlarına aykırı olacağını söyledi. “Eğer Brüksel, göçmenleri içeri almayı, dağıtmayı ve yerleştirmeyi sürdürmeye devam eder, bu süreci engellemek yerine kolaylaştırmak isterse, o zaman biz onlara karşı çıkacağız,” dedi.
Kocsis, önümüzdeki ulusal danışma anketindeki göç konusundaki sorulara verilen yanıtların, Macaristan’ın çoğunluk halkının görüşlerine dayalı olarak net bir pozisyon almasına yardımcı olacağını söyledi.
Eski adalet bakanı AB göç politikasını eleştirdi
Muhafazakar İngiliz gazete The Sunday Telegraph’e konuşan parlamento AB işleri komitesi başkanı Judit Varga, açık sınır stratejisinin, ideolojiyle beslenen göç politikasının toplumlarımız için kaosa yol açtığını söyledi.
Gazeteye konuşan Varga, iltica ve göç arasındaki farkın dikkatlice değerlendirilmesi gerektiğini belirtti. “İltica bir insan hakkıdır, ancak göç değildir,” dedi.
Gazete, Varga’nın göçmenleri Ruanda’ya gönderme planını cesur olarak nitelendirdiğini belirterek, Varga’nın “kutunun dışında düşünmenin önemli olduğunu” söylediğini aktardı.
Eski adalet bakanı, “Egemenliğimizi yeniden kazanmalıyız” dedi. “Sonuçta, bu Avrupa Birliği’ni oluşturan güçlü uluslardır, Avrupa kuruluşları değil,” diye ekledi.
Sınır çitine yönelik olarak ise, gazeteye “1,7 milyar avroya mal oldu ve bunun yalnızca yüzde biri AB tarafından karşılandı. Bu doğru değil. Schengen’i koruyoruz,” dedi.
Alman-Fransız ekseni, üye milletlerin bireysel kimliklerini aşındırmak isteyen bir eksene dönüşüyor
Macar hükümetinin göç konusunda çok kararlı bir duruşu olduğunu ve Macar toplumuyla birlikte “kitlesel yabancı ve kültürel olarak yabancı insanlarla birlikte yaşamayı kabul ediyor musunuz?” sorusuna “hayır” dediğini belirten Varga, gazeteye “uyanık kültürüne” karşı çıktığını ve bunun “bugünkü abartılı uyanıklığın temelinin, yani toplumun parçalanmasının, yani aile ve aile modelinin yanı sıra” olduğunu söyledi.
Varga, bu konuların 2024 AB seçimlerinin merkezinde olacağını söyledi. Gazete, Varga’nın seçimleri “politik olarak doğru elit” ile sağduyuya cesaret edenler arasında bir savaş olarak tanımladığını aktardı.
Varga, İngiltere olmadan, AB’nin artık üye milletlerin bireysel kimliklerini aşındırmak isteyen Alman-Fransız ekseniyle karşı karşıya olduğunu ekledi.