
İslam’ın Macaristan Üzerindeki Zaferinin Simgesi: Buda Kalesi’ndeki Gül Baba Türbesi – FOTOĞRAFLAR

Gül Baba’nın Efsanesi ve Anısı
Gül Baba’nın ölümü efsanesi, İslam’ın Macaristan’daki zaferinin güçlü bir sembolü haline gelmiştir. 29 Ağustos 1541’de Osmanlı Sultanı I. Süleyman’ın ordusu Buda Kalesi’ni ele geçirerek, Macaristan Krallığı’nı üç parçaya böldü ve bölgeyi 150 yıl boyunca Osmanlı ve Habsburg güçleri arasında bir savaş alanına dönüştürdü. Bir zamanlar güçlü olan Macar devletinin varlığı fiilen sona erdi. Buda’nın ele geçirilmesinin ardından, Macaristan’ın ana kilisesi olan Assumption Kilisesi (yaygın olarak Matthias Kilisesi olarak bilinir) hemen bir camiye dönüştürüldü.
Gül Baba’nın Önemi
Buda’da, yeni dönüştürülen camideki ilk Cuma namazı yalnızca bir toprak kazanımını değil, aynı zamanda dini bir dönüşümü de simgeliyordu; şehir, kutsal İslam toprağı haline geldi. Efsaneye göre, saygıdeğer bir derviş olan Gül Baba, bu hizmet esnasında hayatını kaybetti ve Osmanlıların yeni kalesine bağlılıklarının bir sembolü haline geldi. Sultan Süleyman’ın, Gül Baba’nın tabutunu taşıdığı söylenir.
Gül Baba hakkında kesin bir bilgi yoktur ve kaydedilenlerin çoğu belirsizlikler içermektedir. Türk seyahatçi Evliya Çelebi, 1663’te Buda’ya yaptığı ziyaret sırasında Gül Baba’nın Anadolu’nun kuzeydoğusundaki Merzifon’dan geldiğini belirtmiştir. 1541’de yaşlı bir adam olarak Buda’ya varmadan önce, Bayezid II (1481-1512), Selim I (1512-1520) ve I. Süleyman (1520-1566) dönemlerinde savaşlara katılmıştır.
Gül Baba’nın manastırı, 1559’dan itibaren Osmanlı vergi kayıtlarında görünmektedir. Öne çıkan nesneler, ona yapılan cömert bağışlar, onuruna yazılan şiirler ve etrafında oluşan efsanelerle, onu Macaristan’daki Osmanlı döneminin en önemli Müslüman azizi haline getirmiştir.
Başlangıçta Osmanlılar arasında büyük bir cult takipçiliği varken, Macarlar onun hakkında pek bir şey bilmemekteydi. Türbesi, Türk askerlerinin savaşa gitmeden önce Allah’tan yardım istemek için kurbanlar sunduğu önemli bir hac yeri haline geldi.
Gül Baba’nın Değişen Mirası
Osmanlıların Macaristan’dan kovulmasından sonra, Gül Baba’nın hatırası zamanla kaybolmuş ve unutulmuştur. Ancak 19. ve 20. yüzyıllarda Macarların ona olan ilgisi yeniden canlanmış, bu yenilik Türkler tarafından pek bilinmemiştir.
Adı etrafında tartışmalar olmuştur; “Gül” Türkçe’de “gül” anlamına gelirken “baba” da ruhsal liderler için bir unvandır.
Gül Baba’nın Yeniden Canlanışı
Son yıllarda Türk hükümeti, Osmanlı mirası olan yerlerin restorasyonu ve bakımına giderek artan bir ilgi göstermeye başlamıştır. Gül Baba’nın türbesi, Macar-Türk diplomatik ilişkilerinde önemli bir rol oynamaktadır.
1867’de Sultan Abdülaziz türbeyi şahsen ziyaret etmiştir. Sultan Abdülhamid II, 1885’te restorasyon planlarını başlatmıştır. 1996-1997 yılları arasında yapı, Türk devletinin desteğiyle yenilenmiştir. En büyük restorasyon, 2015-2018 yılları arasında bir iki taraflı anlaşma ile gerçekleştirilmiştir.
Türk Mirası
“Türbe” terimi, “toprak” veya “toz” anlamına gelen Arapça “turba” kelimesinden türemektedir ve sultanlar, askeri liderler ve dini başkanlar gibi önemli şahıslar için inşa edilen mezar ya da anıtları ifade eder. Genellikle sekizgen temellere sahiptirler. Macaristan’da Osmanlı dönemine ait sadece iki türbe sağlam kalmıştır: Pecs’teki İdris Baba’nın türbesi ve Budapeşte’nin 2. bölgesindeki türbe.
Macaristan’ın Osmanlı mirası, dini yaşam veya askeri mimarlıkla ilişkili sayısız değerli yapı, mimari kalıntılar ve müzelerde bulunan eserlerden oluşmaktadır. Özellikle Osmanlı kontrolü altında daha uzun kalan bölgelerde ve askeri kampanyalardan daha az etkilenen bölgelerde öne çıkmaktadır.
Budapeşte, hamamlar, Buda Kalesi’nin yuvarlak burçları, Türk tarzı bahçeler, Osmanlı mezar taşları ve bazı kiliselerde görülen Türk dönemi oymaları ve nişleri de dahil olmak üzere pek çok Osmanlı kalıntısına ev sahipliği yapmaktadır.
Gül Baba Kültür Merkezi ve Sergi Alanı halka ücretsiz olarak açıktır ve hem turistler hem de Türk hacılar arasında popüler kalmaya devam etmektedir.
Kaynak:
Balázs Sudár: “Güllerin Babası: Gül Baba, Macarlar ve Türkler Arasındaki Bir Köprü” Rubicon’da.