Teknoloji

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 49. Yılında Kıbrıs Sorunu

KKTC’nin ilanı ile 1878 İngiliz idaresi başlangıcı ile korumasız kalan Kıbrıs Türkü kimliği, 105 yıllık bir aradan sonra resmi bir Türk Toprağı ve yönetimi ile güvenceye alınmıştır.

İlknur Kahraman
Arda Atakan Yığın

Kıbrıs Adasında çoğunluğu oluşturan Rum ve Türk nüfusun haklarının korunması için icra edilen diplomatik girişimlerden net bir çözüm üretilememesi sonucu düzenlenen, Kıbrıs Barış Harekâtı’nın üzerinden tam 49 yıl geçti. Halen üzerine tartışılan Kıbrıs Sorunu, Kıbrıs Adasına Rumların mı yoksa Türklerin mi hâkim olacağı üzerine bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Osmanlı’nın Kıbrıs idaresini kaybetmesinden sonra adada çoğunluğu oluşturan Rum nüfusunun Megali İdea, Enosis ve EOKA gibi idealist ve fiziki oluşumları, Kıbrıs Türklerini zorunlu göçlere, haksızlıklara, şiddete ve Kanlı Noel gibi katliamların oluşumuna yol açmıştır. Kıbrıs Türklerinin haklarının korunması ve Türkiye’nin güvenlik tehdidi sorununun çözümüne ilişkin barışçıl görüşmelerin sonuçsuz kalması üzerine Türkiye, yasal haklarını kullanarak 20 Temmuz 1974 tarihinde Kıbrıs Barış Harekâtı’nı başlattı. Adada tek devlet iki milletli çözümün harekât sonrası da sağlanamaması nedeniyle Kıbrıs Türkleri tarafından tek taraflı olarak 15 Kasım 1983’te Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) kuruluşu ilan edildi. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın 49. yılında, adanın tarihi geçmişinden başlayıp KKTC’nin ilanına kadar geçen sürecin önemli başlıkları üzerinden Kıbrıs Sorununu ele alınmıştır.

Kıbrıs Tarihi

Kıbrıs Adası, Doğu Akdeniz bölgesinde yaratmış olduğu stratejik önem ile tarih sahnesinde birçok devletin adayı kontrol etmek uğruna yaptığı uğraşıların hedefi olmuştur. Eski Mısır döneminden Fenikeliler dönemine, Asurlular döneminden İran Prens dönemine, Roma döneminden Bizans dönemine kadar birçok medeniyet tarafından el değiştirmiş, birçok savaşa maruz kalmış ve farklı kültürlere ev sahipliği yapmıştır. Kıbrıs Adasına en son gelen Türklerin ada ile tanışma hadisesi ise Osmanlı İmparatorluğu’nun Kıbrıs adasını Venedik hâkimiyetinden almasıyla gerçekleşmiştir. 1570-1573 tarihlerinde meydana gelen Osmanlı-Venedik Savaşı’nda, 11. Osmanlı padişahı olan 2. Selim, 1571 yılında Kıbrıs’ı Osmanlı topraklarına eklemiştir.

Osmanlı KKTC’nin ilanı ile 1878 İngiliz idaresi başlangıcı ile korumasız kalan Kıbrıs Türkü kimliği, 105 yıllık bir aradan sonra resmi bir Türk Toprağı ve yönetimi ile güvenceye alınmıştır. İmparatorluğun idaresine giren Kıbrıs’ın Türkleştirilmesi için iskân politikaları uygulanmış ve farklı meslek gruplarından uygun olarak ilk seferde 30.000 Anadolu insanı Kıbrıs’a yerleştirilmiş ve birçok cami, çeşme, han, köprü vb. yapılar inşa edilerek adada uygun yaşam koşulları sağlanmıştır. Yerleştirilen ilk 30.000 Anadolu Türk’ü, Kıbrıs Türk kimliğinin oluşumunda mihenk taşı olmuştur. 1571 yılından 1878 yılına kadar ada, Osmanlı idaresinde yönetilmiş, Osmanlı İmparatorluğu’nun gerileme döneminde 1877 yılında patlak veren 93 Harbi ve 1878 yılında Osmanlı’nın aldığı yenilgi, Kıbrıs’ın kaderini dolaylı olarak değiştiren kilit bir nokta olmuştur.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 49. Yılında Kıbrıs Sorunu çalışmasının tamamı Defence Turk Dergi 16′ncı  sayısında.

Çalışmanın tamamını buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.

İngiliz Egemenliğinde Kıbrıs

Kaybedilen savaş sonrası Rus İmparatorluğu ile Ayastefanos Antlaşması imzalanmış ve aynı yıl içerisinde Osmanlı’nın izlemiş olduğu stratejiler, Kıbrıs adasında Osmanlı yönetiminin son bulmasına yol açmıştı. Ayastefanos Antlaşması’ndaki maddelerin, Osmanlı tarafınca yerine getirilemeyecek şartları içermesi, antlaşma sonrasında yapılan Berlin Görüşmeleri ve imzalanan Berlin Antlaşması sürecinde Osmanlı, siyasi olarak zor duruma düşmüştü. Ayrıca olası bir Rus tehdidine karşı 4 Haziran 1878’de Osmanlı ve İngiltere arasında gizli bir statüye sahip Kıbrıs Konvansiyonu yapılmıştı. Konvansiyon ve yapılan ek görüşmeler sonucu, Kıbrıs adası İngiliz güvenliğine ve yönetimine bırakılarak kiralandı. Ada, Osmanlı mülkü olarak sadece idari kısmı İngiltere’ye kiralanmıştı. Adanın İngiliz hâkimiyetine bırakılması, Kıbrıs Türk kimliğinin tehlikeye girmesinin ilk kıvılcımı olmuştur. Kıbrıs, 1878- 1914 yılları arasında İngiltere idaresinde yönetildi. 1914 yılına gelindiğinde ise İngiltere, 1.Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı Devleti’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesini bahane etmiş ve Kıbrıs’ı ilhak ederek, Osmanlı’nın Kıbrıs hâkimiyetine son vermiştir. 1. Dünya Savaşı sonucunda 1923’te imzalanan Lozan Antlaşması ile Kıbrıs Adası hukuken İngiltere’ye devredilmiştir.

İngiliz idaresi Kıbrıs’ta başladığında adada Türkler ve Rumlar çoğunluğu oluşturuyordu. 1950’li yıllara giden süreç içerisinde adanın fiilen İngiliz hükmüne girmesi ile İngiltere ve adadaki Rumlar ile Ortodoks Kilisesi iyi ilişkiler geliştirmiş ancak Kıbrıs Türkleri ikinci plana bırakılmış, üzerlerinde baskı oluşturularak sindirme politikaları izlenmiştir. Öyle ki, İngiltere tarafınca, Lozan Antlaşması’nın 21. Maddesiyle; Kıbrıs Türklerinin uyruk seçmesi istenmiştir. Kıbrıs Türkleri ya İngiltere vatandaşlığına geçerek adada yaşamaya devam edecek ya da Türk vatandaşlığına geçerek 2 yıl içerisinde Türkiye’ye göç edecekti. Türkiye’ye başlayan zoraki göç süreciyle adada kalmayı seçen Türkler; nüfus, ekonomik ve siyasi üstünlüğünü kaybetmişlerdir. Böylelikle, adada sayıca üstün bir nüfus olan Rumların gücünü artmıştır.

Yusuf Emir IşıkYusuf Emir Işık

Gaziantep Makine Mühendisliği Bölümü öğrencisi. Savunma Sanayii ve Uluslararası İlişkiler Meraklısı

 

Pools Plus Cyprus

Yapay Zeka Yorumluyor

Kıbrıs Barış Harekatı, Türkiye Cumhuriyeti’nin garantörlük hakkını kullanması ve adada yaşanan sorunu çözmek amacıyla gerçekleştirdiği bir operasyondur. 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirilen bu harekat, Kıbrıs Sorunu’nun bir dönüm noktası olmuştur. 49 yıl sonra, hala çözüm bulunamamış olan bu sorunun üzerine bir kez daha düşünmek ve taraflar arasında bir uzlaşma sağlama çabalarını değerlendirmek önemlidir.

Kıbrıs Sorunu, 1960 yılında bağımsızlığını kazanan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin taraflar arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda ortaya çıkmıştır. Ada, bu dönemden itibaren Türk ve Rum toplulukları arasında bölünmüş ve çatışmalara sahne olmuştur. 1974 yılında ise durum kontrol edilemez bir hal almış ve Türkiye, garantör haklarını kullanarak harekete geçmiştir.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın nedenlerine bakıldığında, Türk toplumunun güvenliğini sağlamak, Kıbrıs’ta yaşayan Türk azınlığın haklarını korumak ve ada üzerindeki dengeleri yeniden düzenlemek gibi hedefler olduğu görülmektedir. Bu harekat sonucunda Türk askeri birlikleri, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti adı altında bir yönetim oluşturmuş ve adada kalıcı bir çözüm arayışına girilmiştir.

Ancak, gelinen noktada Kıbrıs Sorunu tam anlamıyla çözüm bulabilmiş değildir. Ada hala iki ayrı topluluğun kontrolünde bulunmakta ve uzun bir süredir devam eden müzakereler sonuç vermemiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye’nin tanıdığı bir devlet olmasına rağmen, uluslararası alanda sınırlı bir şekilde tanınırlık kazanmıştır. Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ise Avrupa Birliği üyesi olarak hareket etmektedir.

Kıbrıs Sorunu’nun çözümü için yapılan müzakerelerde, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası aktörler önemli bir rol oynamaktadır. 2004 yılında Kofi Annan’ın hazırladığı Annan Planı, tarafların oy birliğiyle kabul etmediği bir çözüm teklifi sunmuştur. Günümüzde ise Kıbrıs’ta yeniden müzakerelerin başlaması için çeşitli çabalar sürmektedir.

Kıbrıs Sorunu, tarihsel ve etnik anlaşmazlıkların bir sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Ancak, çözümünün de politik, ekonomik ve kültürel faktörlerin dikkate alınmasıyla mümkün olacağı unutulmamalıdır. Bu noktada, birleşik bir federal devlet yapısı, tarafların haklarını ve çıkarlarını koruyacak bir çözüm olarak görülmektedir.

Kıbrıs Barış Harekatı’nın 49. yılında, Kıbrıs Sorunu hala çözüme kavuşmamış olsa da, taraflar arasında olumlu gelişmeler kaydedilmekte ve barışçıl bir çözüm için umutlar yeşermektedir. Uluslararası toplumun desteği ve taraflar arasındaki diyalog sayesinde, Kıbrıs’ın gelecekte daha fazla istikrar ve refah içinde birleşmesi umut edilmektedir. Bu noktada, Kıbrıs Sorunu’nun çözümü için tüm tarafların yapıcı bir tutum sergilemeleri ve karşılıklı anlayışı artırmaları büyük bir önem taşımaktadır.

Bu Haber ACM Cyprus Yeni Teknolojiler Çalışması Kapsamında, OpenAI – ChatGPT Tarafından (Türkçe veya İngilizce) Yeniden Yazılmıştır.

Kaynak Link

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu