
Macar Bilimsel Akademisi’nde Skandal: Anti-Orbán Üyeleri Kurumu Politize Ediyor

Macar Bilimler Akademisi’nde Skandal
Bugün, Macar Bilimler Akademisi (MTA) 199. Genel Kurulu, kuruluşunun 200. yıl dönümünü kutlamak üzere başladı. Bu önemli etkinlikte Başbakan Viktor Orbán’ın yokluğu dikkat çekiyor.
MTA ile Başbakan arasındaki gergin ilişki, iki ay kadar önce MTA üyelerinin, 15 Mart’ta yaptığı bir konuşmaya karşı bir protesto kararı almasıyla başladı. Viktor Orbán, bu ulusal bayram kutlamasında "Böcekler kışlayarak geçti. Kendine politikacılar, yargıçlar, gazeteciler, kılık değiştirmiş sivil toplum kuruluşları ve siyasi aktivistleri kirli dolarlarla satın alan mali makineyi temizleyeceğiz. Tüm gölge ordusunu tasfiye edeceğiz." şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
“Böcek” kelimesinin kullanılması, muhalefet arasında büyük bir tepkiye yol açtı. Muhalefet, Başbakan’ı insanlıktan çıkarıcı bir dil kullanmakla suçladı. MTA’nın IX (Ekonomi ve Hukuk Bilimleri) Bölümü de dahil olmak üzere birçok grup, Válasz Online adlı sol görüşlü haber sitesine yaptıkları açıklamada, Başbakan’ın jübile toplantısında bulunması durumunda, "katılımcıların önemli bir kısmının protesto amacıyla salondan ayrılmasını beklemek gerektiğini" belirtti. Bu nedenle, Orbán etkinliğe katılmadı.
Ekonomi profesörü Csaba Lentner, Index gazetesinde yayınlanan bir köşe yazısında akademisyenlerin kararını eleştirerek, "tamamen dört on yıl sonra, Macar akademisinin önemli bir kısmının faaliyet alanını iç politikaya kaydırdığını" vurguladı. Yazar, hükümete karşı ciddi bir muhalefet gösteren akademisyenlerin, yıllar içinde yüksek devlet destekli görevler, devlet onurları ve devlet tarafından verilen ücretleri sevgiyle kabul etmelerini endişe verici buldu.
Yazar, MTA’nın işleyişini analiz ederek, bunun kurucusu István Széchenyi’nin özgün niyetine uygun olmadığını belirtti. MTA’nın "bilimi, milleti ve evrensel bilgiyi özgür araştırma ve bilimsel nesnellik temelinde hizmet etmesi gerektiğini" ifade etti. Özellikle ekonomi ve hukuk alanında akademisyenlerin siyasi duruşları ve iddia edilen kötü bilimsel performanslarının iyi bir örnek oluşturmadığını ekledi.
MTA’nın önemli bir devlet desteği aldığını, yüksek işletme maliyetleri ve ücretler taşıdığını belirten yazar, akademisyenlerin parti siyasetine bağımsız, yüksek kaliteli bilimsel çalışmalar yapma yasal ve ahlaki yükümlülüğüne sahip olması gerektiğini savundu. Ekonomi ve hukuk akademisyenlerini eleştiren yazar, bu aktörlerin, uluslararası düzeyde gerçek bilimsel çıktılar üretebilecek kapasiteden yoksun, eski ve siyasi önyargılarla dolu bir düşünce ve yöntemle hareket ettiklerini öne sürdü.
Yeni entelektüel akımlar ve daha dinamik zamanların önünde olduğunu belirten yazar, mevcut akademik entelejansiyanın buna uyum sağlaması gerektiğini vurguladı. Uluslararası başarılarını örnek olarak gösteren yazar, uluslararası dergilerdeki yayın sayılarının ihmal edilebilir düzeyde olduğunu, aldıkları atıfların ise daha da olumsuz olduğunu açıkladı.
Bugünün akademisyenlerinin, komünizmin çöküşünden sonra neo-liberal ekonomik modelin savunucuları olduklarını belirten yazar, bu modelin artık başarısız olduğunu ifade etti. Ancak yine de bu yaklaşımı sürdürmeye devam ettiklerini belirtmektedir. Bu yaklaşımın, yeni fikirlere ve genç araştırmacılara meyil vermenin yanı sıra mevcut hükümetin ekonomik ve sosyal politikalarını da engellediğini ifade ediyor.
Sonuç olarak, MTA’nın mevcut işleyişinin siyasi bir rol haline dönüştüğünü ve bilimsel çıktısının düştüğünü savunarak, kurumun yeniden gözden geçirilmesini ve onurlara yapılan bütçe desteğinin askıya alınmasını talep etti. Böylece gerçek, nitelikli akademik performans gösteren bireylerin Akademi içerisinde yer alabileceğine inanıyor.
Kaynak: Válasz Online, Index; Görsel: Wikipedia