
Orta Asya İçin Ne Anlam İfade Ediyor?

Amerikan askerlerinin Afganistan’dan çekilmesi, Avrasya’nın önde gelen güçleri arasında Afganistan pazarlarına ve transit potansiyeline erişim için yeni bir rekabet dalgasını tetikledi. Kıtayı iç kesiminde yer alan Afganistan, Orta Asya ile Güney Asya, Ortadoğu ve Çin arasındaki bölgesel bağlantıyı kolaylaştıran hayati bir bağlantı görevi görüyor. Bu nedenle Çin ve Hindistan gibi bölgenin büyük güçleri Afganistan’a giderek daha fazla ilgi gösterirken, Ruslar da stratejik ortaklıklardan, jeopolitik konumlandırmadan ve 41 milyonluk kalabalık pazardan yararlanmaya aktif bir şekilde çalışıyor gibi görünüyor.
Ukrayna krizi ve artan izolasyonun ortasında Rusya, küresel Güney ülkeleri ile ilişkilerini güçlendirmeye yönelik odak noktasını yeniden Afganistan gibi hayati bir konum ve lojistik potansiyele sahip ortaklara doğru kaydırdı. Rus liderlik, Güney Asya ülkelerinde siyasi ilişkileri güçlendirme ve ticaret ile ekonomik ilişkileri genişletme konusunda kararlı görünüyor. Bu noktada Afganistan’ın bir tranzit koridoru olarak önemli bir rol oynadığı dikkate alınmalıdır. Batı ile yaşanan çatışma içinde, Rusya, Afganistan’ı bu denklemde kritik bir jeopolitik konuma sahip olarak konsolide etmeyi amaçlıyor.
Rusya, Taliban tarafından yönetilen Afganistan ile ilişkilerinde ABD’nin çekilmesinden sonra mantıklı bir yaklaşım benimsemiş ve büyükelçiliğini Kabil’de korumuştur. Ayrıca, Rus liderlik 2024 yılının sonlarında, Rusya’nın terör örgütleri listesinden Taliban’ı potansiyel olarak çıkarmayı mümkün kılan bir yasa imzaladı. Geçen yıl kasım ayında Rus Güvenlik Konseyi Sekreteri Sergei Shoigu, Afganistan’ı ziyaret ederek ulaştırma ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesine yönelik açıklamalarda bulundu. Bu gelişmeler, 2025 yılında Taliban’ın terör örgütlerinden çıkarılması ve Rusya ile Afganistan arasındaki derinleşen ilişkilere yol açabilir gibi görünüyor.
Rusya’nın Taliban tarafından yönetilen Afganistan ile olan mantıklı ilişkilerinde yavaş yavaş ön plana çıkan birkaç ana alan bulunmaktadır. İlk olarak, Rusya ve Afganistan arasında ticaret hacmi 1 milyar doların üzerine çıkmıştır. Rusya’nın başlıca ihracat kalemleri petrol ürünleri, buğday ve tarım makineleri iken, Afganistan genellikle kuru meyve, tekstil ve halı sağlamaktadır. Geçen yıl ağustos ayında, taraflar tarım endüstrisi işbirliğini genişletme niyetlerini dile getirdiler ve 2025 yılına kadar ticaret hacmini 3 milyar dolara, 2030 yılına kadar ise 10 milyar dolara çıkarmayı hedeflediler. Bu ticaret büyümesi büyük ölçüde tarım ürünleri, hayvancılık ve agrokimyasallar tarafından desteklenmektedir. Temmuz 2024’te petrol ürünleri tedarikine yönelik işbirliği başladı ve bu da iki ülke arasındaki enerji ortaklıklarının genişlemesini işaret etti.
İkinci olarak, Rusya ayrıca lityum, bakır ve nadir toprak elementleri de dahil olmak üzere Afganistan’ın geniş doğal kaynaklarına ilgi gösteriyor. Rusya’nın ilgisi, pil üretiminde kullanılan ana bileşenlerden biri olan lityum ve yüksek teknoloji endüstrileri için gerekli nadir toprak elementlerinin küresel talepteki artışı tarafından yönlendirilebilir. Hindistan, Çin ve Rusya gibi ana Avrasya oyuncuları arasında Afganistan’ın maden zenginliklerine erişim için yoğun bir rekabet beklenmektedir.
Üçüncü olarak, Rusya aynı zamanda Afganistan’a insani yardım sağlamada da aktif rol almaktadır. 2024 Aralık ayında Rusya, “Yıllar Boyunca İnsanlar Arasında” projesi kapsamında 30 ton insani yardımı Kabil’e ulaştırdı. Rusya’nın bu tür girişimler aracılığıyla insani yardımı “soft power” aracı olarak kullanarak Afgan yetkilileriyle ilişkilerini güçlendirdiği gözlemleniyor. Açıkça bu çabalara göre Rusya, Afganların Sovyet-Afgan savaşından kaynaklanan tarihi haksızlıkları aşmayı amaçlıyor gibi görünüyor.
Çin faktörü
Çin, lojistik ve ekonomik potansiyelini değerlendirerek Afganistan’ın yakın bir ortağı olarak ortaya çıktı ve özellikle Pakistan konusunda Kabil’in politik kararlarını etkilemeye başladı. Amerikan ve NATO güçlerinin çekilmesinin ardından, Afganistan’ın Çin’in ekonomik nüfuz alanına geçmekte olduğu görülmektedir. Rusya, Avrasya’nın önde gelen güçlerinden biri olarak, Çin’i Afganistan’da ekonomik etki alanı için bir rakip olarak görebilir gibi görünmektedir. Çin, Afganistan pazarını güvence altına almak ve Kuşak ve Yol İnisiyatifi çerçevesinde lojistik potansiyelini kullanmak için çaba sarf ederken, Pekin, Afgan-Pakistan ilişkilerinde İslamabad’a yönelik eğilimler sergilemektedir. Bu dinamik, Rusya için zorluklar oluşturur: umut verici bir pazarı kaybetme riski ve Çin’in Pakistan’a desteğinden kaynaklanan Afganistan’ı Güney Asya’dan izole etme potansiyeliyle karşı karşıya kalır. Bu pazarı geri kazanmak ve Afganistan’ı Güney Asya’nın bir geçidi olarak stabil tutmak için, Rusya’nın muhtemelen Taliban yetkilileriyle ilişkilerini derinleştirmesi gerekecektir. Bu bağlamda, Pekin ve Moskova, Afganistan’ın başlıca siyasi ve ekonomik ortakları olarak ortaya çıkabilir; ancak bir ticaret ve ekonomik etki alanındaki yenilenmiş bir “Büyük Oyun” olasılığı da göz ardı edilmemelidir.
Afganistan’da büyük oyuncuların pazarlar ve maden kaynakları için rekabetin gelişmesi, daha geniş Orta Asya bölgesini istikrarsızlaştırabilir, siyasi istikrarını ve ekonomik görünümlerini zayıflatabilir.
Hindistan-Pakistan faktörü
Afganistan’ın politik ve pazar avantajlarının ötesinde, Rusya’ı lojistik potansiyeli olan Afganistan’a çeken şey, Pakistan ve Hindistan’ın enerji pazarlarına erişim sağlama olanağıdır. 2024 yılında, Rusya ile Hindistan arasındaki ticaret 66 milyar doları aştı, Ukrayna krizinin başlangıcından bu yana beş kat artış göstererek Hindistan’ı Rusya’nın en büyük petrol alıcısı haline getirdi. Öte yandan, geleneksel olarak ABD ile hizalanan Pakistan, özellikle tarım ve gıda tedarikinde Rusya için önemli bir ekonomik ortak olarak ortaya çıkmaktadır. 2024 yılında Rusya, buğday ve un konusunda Pakistan’ın önde gelen tedarikçisi haline geldi.
Bu çıkarları ilerletmek için, Rusya Trans-Afgan Demiryolu’nun inşasını desteklemektedir. Bu proje, Rusya’nın daha genel olarak küresel, özellikle de Avrasya’daki duruşunu güçlendirmeyi amaçlar. Demiryolu ve Afganistan’ın ulaşım altyapısının yeniden inşası, hem Rusya’ya İndia ve Pakistan pazarlarına ve limanlarına erişim sunacak hem de Afganistan ve Güney Asya’daki jeostratejik konumunu artıracaktır. Bu aynı zamanda Orta Asya’nın bir transit bölge olarak rolünü de güçlendirecektir.
ABD faktörü
Rusya’nın Taliban ile yakınlaşması, kendisini ABD’nin Afganistan politikalarına karşı bir karşı ağırlık olarak konumlandıran, başarısız bir ABD çekilmesi olarak çerçevelenen bir anti-Amerikan anlatıma yansımaktadır. Rus medyası, ABD’nin çekilmesini bir başarısızlık olarak görüp, Taliban’ı zafer kazananlar olarak övüyor. Taliban’ı desteklemek, Rusya’yı Batı etkisinden bağımsız bir aktör olarak konumlandırmasına izin veriyor.
Rusya ve Çin’in, Afganistan ile olan politik ve ekonomik yakınlaşmaları, ABD-Afganistan ilişkilerini geren bir konum yaratmaktadır. Bu uyum, Rusya ve Çin’in Orta Asya ile işbirliği içinde olan önde gelen küresel güçler haline gelmesine yol açabilir ve bölgesel dengeyi ciddi bir şekilde değiştirerek Orta Asya devletlerinin takip ettiği çok yönlü politikaları zayıflatabilir.
Zorluklar
Afganistan, Rusya’nın kıtadaki konumunu güçlendirmek için politik ve ulaşım-ekonomik olanaklar sunmanın yanı sıra Rusya ve Orta Asya çıkarlarına yönelik güvenlik zorlukları da sunuyor.
Öncelikle, Taliban’ın üç yıllık hükümdarlığına rağmen, hareket henüz ülke genelinde tam kontrol kuramadı ve iç güvenliği sağlayamadı. Afganistan, IŞİD-Horasan ve El Kaide gibi terör örgütlerinin faaliyet noktası olarak kalmaya devam ediyor. Moskova’da Crocus City Hall etkinlikleri sonrasında, Rusya, Taliban’ı bölgedeki terörizmle mücadelede önemli bir ortak olarak görmeye başladı. Görünüşe göre Moskova, IŞİD-Horasan ile mücadele, Afgan yetkililerle işbirliğini güçlendirme ve kendi topraklarındaki terör tehditlerini önleme amacıyla Taliban ile yakın işbirliği kurmayı hedefliyor.
Ek olarak, Rusya Taliban tarafından IŞİD-Horasan’a karşı yürütülen çabaları desteklerken, zaman zaman Afganistan’ın dış politika imajını güçlendirmek amacıyla “avukat” olarak hareket etmektedir. Örneğin, 11 Aralık 2024’te, Afganistan’ın Mülteci İşleri Bakanı Khalil-ur-Rahman Haqqani’nin hayatını kaybettiği terörist saldırı, Rus medyasında IŞİD-Horasan’ın hem Rusya’ya hem de Afganistan’a yönelik tehdidi vurgulayan bir “trajedi” olarak nitelendirildi. Rus yayın organları, terörist faaliyeti karşı ortak bir çaba gerektiğini vurgularken, Taliban yetkilileri ile ilişkileri güçlendirmeyi amaçlayan bir tavır sergiledi.
İkinci olarak, Afganistan’daki istikrar doğrudan Rusya’nın Orta Asya’daki çıkarlarına etki eder. Ukrayna krizi sırasında, Moskova Orta Asya’da yeni tehditlerden kaçınmaya özen gösterirken, Afganistan, bölgesel politikasının kritik bir yönü haline gelmektedir. Kabul’deki Taliban’ın iktidara yükselişine rağmen, Rusya’nın raporlarında, Orta Asya’daki üslerinde askeri varlığını artırmadığı belirtiliyor. Bu temkinin nedenlerinden biri, Taliban’ın komşu ülkelere radikal eğilimlerini ihraç etmemesi olarak gösteriliyor. Askeri varlığını genişletmek yerine, Rusya, Taliban ile ilişkileri geliştirmek için diplomatik araçları önceliklendirmiştir.
Rusya’nın Afganistan’daki güvenlik politikası, Orta Asya’daki duruma ikili etki yapabilir:
1. Rusya ve Afganistan arasındaki ortaklık, bölgedeki terörizme karşı alınan tedbirleri güçlendirebilir. Orta Asya ülkeleri, bölge ve Rusya için ortak bir tehdit olan terörle mücadelede kıtadaki önde gelen güçlerden birinin yardımından faydalanabilir.
2. Rusya ve Afganistan arasındaki güçlü bir güvenlik işbirliği, Rusya’nın bölgedeki nüfuzunu önemli ölçüde artırabilir.
Orta Asya ve su dengesi
Rusya’nın Afganistan’a yönelik politikası, büyük ölçüde Orta Asya ülkelerinin çıkarlarıyla örtüşmektedir. Bu uyumun temel noktalarından biri, Afganistan’ı Orta Asya’nın bir parçası olarak gören Rusya’nın dış politika bakış açısıdır. Genellikle Afganistan’ı Güney Asya’nın bir parçası olarak sınıflandıran çoğu ülkenin aksine, Özbekistan ve diğer bölgedeki ülkeler sürekli olarak Afganistan’ın Orta Asya’ya ait olduğunu vurgular. Bu ortak pozisyon, Özbekistan’ın Afganistan konusundaki çıkarlarını ilerletme konusunda Rusya’nın desteğini sağlama fırsatı yaratır. Özellikle Rusya’nın Tashkent’e müttefik olarak hizmet edebileceği uluslararası standartlara uygun bir şekilde Qosh Tepa Kanalı’nın inşasına ilişkin konuda diplomatik çabaları sürdürmesi gerekmektedir.
Bu koşullar altında, Orta Asya ülkeleri, Rusya’nın diplomatik desteğinden faydalanarak Afgan yetkililerini su kaynaklarının uluslararası standartlara uygun olarak yönetilmesi konusunda teşvik edebilir. Moskova’nın bu konuda rol alması, Taliban hükümetinin kararlarını önemli ölçüde etkileyebilir.
Sonuçlar
ABD kuvvetlerinin Afganistan’dan çekilmesinin ardından Rusya-Afgan ilişkileri yeni bir aşamaya girmiştir. Ş