Orta Yaş İnsanların Sağlıkla İlgili Yaşam Kalitesi Belirgin Bir Şekilde İyileşiyor
Son yapılan bir çalışmaya göre, daha yüksek eğitim seviyesine, ekonomik faaliyete ve bir evde birlikte yaşamaya sahip olanlar, daha düşük eğitime sahip olan veya yalnız yaşayanlardan daha iyi bir sağlıkla ilgili yaşam kalitesi bekleyebilirler. Bu, Semmelweis Üniversitesi Sağlık Teknolojileri Değerlendirme Merkezi tarafından yapılan yaklaşık 12.000 katılımcının anket çalışmasının sonucudur.
Macaristan’da benzer bir çalışma, son olarak 2000 yılında nüfusun sağlıkla ilgili yaşam kalitesini ölçtü, bu nedenle sonuçlar iki on yıl sonra karşılaştırılabilir hale geldi ve orta yaşlı insanlar arasında özellikle güçlü bir iyileşme gösterildi. Üniversite araştırmacıları, bulgularını saygın Quality of Life Research dergisinde yayınladı.
Eğitim seviyesi ne kadar yüksekse ve yaş da ne kadar düşükse, katılımcıların öznel sağlıkla ilgili yaşam kalitesi o kadar yüksek olur.
Sağlık Teknolojileri Değerlendirme Merkezi’nde çalışma yapan ve araştırmanın bazı bulgularını yöneten Doç. Dr. András Inotai, “Kalite, aktif iş gücüne ya da öğrenci statüsüne ve 6 kişiye kadar evde yaşadığınızda olumlu yönde etkilenir” dedi. Son yıllarda nüfusun mütevazı bir şekilde artan yaşam beklentisi hakkında geniş bir bilgi sahibiyiz. Ancak bu süre zarfında sağlıkla ilgili yaşam kalitesi çok az tartışıldı, bu nedenle bu araştırma alanı ilginç bulundu.
Araştırma ekibi, sağlıkla ilgili yaşam kalitesini beş tematik alandaki öznel öz-değerlendirmeye dayanarak incelemek için uluslararası olarak tanınan bir anket (EQ-5D) kullandı. Bu alanlar:
– hareketlilik,
– kendine bakım,
– olağan aktiviteler,
– ağrı/rahatsızlık
– ve anksiyete/depresyon.
Bu, üç seviyede puanlanır: sorun yok, bazı sorunlar, faaliyeti yapamama.
Toplamda, anketin beş alanında 243 sağlık durumu ayırt edilebilir ve her birine EQ-5D indeksi olarak adlandırılan sağlıkla ilgili yaşam kalitesini ifade eden bir sayısal değer atamak mümkündür. Anketin yanıtlarının nicelendirilmesi ülkeden ülkeye ve kültürden kültüre farklılık gösterir. Örneğin, bir Avrupalının ağrıya veya anksiyeteye bakış açısı, Uzak Doğu ülkesinden bir kişinin bakış açısından çok farklıdır.
Anketin ulusal bir algoritma kullanılarak değerlendirilmesi nedeniyle sonuçların ulusal durumu gerçekten yansıttığına dikkat çeken András Inotai.
İki yıl arayla 10.000’den fazla katılımcı ile gerçekleştirilen böyle bir yinelenen yaşam kalitesi anketinin yapılmadığına dikkat çekerek, verilerin karşılaştırılmasıyla, özellikle orta yaşlı kişiler arasında kadınlar arasında %30’dan fazla bir azalma, yani anksiyete/depresyon ve ağrı/rahatsızlık boyutlarında önemli bir iyileşme olduğu söylenebilir. 2000 değerleriyle karşılaştırıldığında, EQ-5D indeksi ile ölçülen yaşam kalitesinde iyileşme, bu yaş gruplarında %10’dan fazla olduğu için önemli bir fark olup bireyler tarafından da hissedilmektedir.
Kadınlar ve erkekler arasındaki yaşam kalitesi farkında da belirgin bir azalma görülmektedir. Çalışma, COVID sonrası sendromlu hastaların yaşam kalitesini değerlendirmek amacıyla üniversitelerle işbirliği içinde daha geniş bir araştırma projesinin bir parçasıdır.