
Yeni bir araştırmaya göre, öfke iş yerinde verimliliği artırıyor.

Yeni araştırma: İş yerinde öfke üretkenliği artırıyor
Bir Amerikan Psikoloji Derneği araştırmasına göre, öfkenin genellikle neşe, üzüntü veya tarafsızlıkla karşılaştırıldığında en iyi performansı ortaya çıkardığı ortaya çıktı.
İş yerinde öfkenin uygun bir tutum olmadığı sıklıkla söylense de yeni bir çalışma, öfkenin aslında üretkenlik ve hedeflere ulaşma konusunda güçlü bir motivasyon kaynağı olabileceğini gösterdi. Araştırmaya göre, öfkenin en iyi performansı ortaya koyduğu durumlar genellikle neşe, üzüntü veya tarafsızlıkla karşılaştırıldığında ortaya çıkmaktadır.
Bu bulgular aynı zamanda iş yerinde sürekli olarak duygusal olamayacakları hissine kapılan kadınlar için de oldukça ilgi çekicidir. Sosyolog ve stratejist Nicola Kemp, “Kadınlar iş yerinde gergin bir ipte yürüyorlar; durum sürekli olarak ‘çok soğuk’tan ‘çok duygusal’a doğru sallanıyor, burada öfke nihai eleştiridir” dedi.
Araştırmanın bulguları, iş yerinde öfkenin normalleştirilmesinin önemini göstermektedir. Kemp, “İş açısından bakıldığında, statükoya duyulan öfke ve hayal kırıklığının yenilik ve yaratıcılık için önemli bir araç olduğunu fark etmek gerçekten önemlidir. İş yerinde neye kızdığınızı ve cesaretle neye meydan okumak istediğinizi anlamak, kendi sesinizin gücünün farkına varmanıza yardımcı olabilir” şeklinde konuştu.
Yaşam koçu Natale Trice, öfkenin vücuttan gelen ve harekete geçilmesi gereken bir sinyal olduğunu belirterek, “Bu sinyale göre hareket edin, örneğin Tina’nın sütünüzü çalması, John’un her zaman toplantılara geç kalması ya da Kate’in işinizin övgüsünü alması gibi durumlarla. Gerçek şu ki, öfkenin patlamalara, incitici sözlere veya somurtmaya yol açmasına izin vermek yerine, bu öfke dalgasını başarı için bir süper güç olarak nasıl kullanabileceğinizi düşünün” dedi. Trice, sonuçta önemli olanın öfkenin size karşı değil, sizin lehinize çalışmasına izin vermek olduğunu belirtti. Neticede, bilim bile artık öfkenin başarıya giden motivasyon için en iyi tetikleyici olabileceğini gösteriyor.
Kemp, öfkelendiğimizde, bu öfkeye korku duymamamızın önemini vurgulayarak, “Özellikle iş yerindeki kadınlar için zorluk, kendi öfkemizin doğal olduğunu kabul etmek yerine ‘kaç ya da savaş’ moduna girmeye doğuştan programlanmış olmamızdır” dedi. Kemp, “Bu korku bizi rahatsız edici konuşmalardan alıkoyuyor, bu da sonuçta bizi ileriye taşımaya ve zamanımızı ya da enerjimizi belirli şeyler için harcamayı bırakmamıza yardımcı olabilir” şeklinde konuştu. Bununla birlikte, özellikle kadınların öfkelenmeleri durumunda konuşmalarının önemli olduğunu vurgulayan Kemp, “Erkekler yıllardır korkmasalar da konuşuyor. Ancak gerçek şu ki, duyguları nedeniyle yargılanan kadınlara aynı ayrıcalık sağlanmamaktadır” dedi ve öfkenin değişim için bir araç olduğunu fark etmenin özgürleştirici, utanç veren bir şey olmadığını söyledi.
New York Üniversitesi’nden Psikolog Dr. Yamalis Diaz, Fox News’e yaptığı açıklamada, “Bir kişinin adrenalin ve kortizol gibi uyarılma/stres hormonları tarafından biraz aktive edilmesinin dikkati ve odaklanmayı keskinleştirdiği uzun süredir bilinmektedir. Bununla birlikte, çok fazla veya uzun süreli duygusal uyarılmaya maruz kalmanın bilişsel ve uyumsal gelişim açısından zararlı olabileceği anlaşılmıştır” dedi.